GELİR DAĞILIMINDAKİ BOZULMA VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
HASAN BOZKURT www.vergiofisi.com
Gelir dağılımındaki bozulma; toplum kesimleri arasında uçurum ve huzursuzluğun kaynağı olmanın yanında, toplumsal dokunun bozulmasına ve çürümesine yol açmaktadır. Toplumun genelini rahatsız eden rüşvet, hırsızlık, kapkaç ve yolsuzluk her ne kadar bir ahlak sorunu ise de, büyük ölçüde de ekonomik sıkıntılardan kaynaklanmaktadır. Affınıza sığınarak bilinen bir atasözümüzü anımsatmak istiyorum. 'Aç it fırını yıkar ' .
Gelir dağılımını bozan başlıca neden, yanlış ekonomi ve maliye politikalarıdır. Bunu açıklamak için bazı temel bilgilere göz atmak gerekmektedir. Maliye politikası ekonomi politikasının, vergi politikası da maliye politikasının bir aracıdır.
Günümüzde Devlet; eğitim, sağlık, adalet, güvenlik, yurt savunması gibi temel görevlerinin yanında gelir dağılımının düzenlenmesi, enflasyon ve işsizliğin önlenmesi gibi ekonomik ve sosyal görevleri de üstlenmiş bulunmaktadır. Devletin; üstlendiği bu görevleri yerine getirmek için, ihtiyaç duyduğu kaynakların başında vergi gelirleri gelmektedir. Devletin vergi dışı gelirleri de vardır ama büyük payı vergi gelirleri oluşturur.
Devleti yöneten siyasal iktidar; eğer isterse siyasal kaygılarını bir tarafa bırakır ve uygulayacağı vergi politikasıyla, vergi gelirlerinden kamu finansmanını sağlamanın yanında, gelir dağılımını da düzenler, enflasyonu da önler ve ayrıca işsizlik sorununa da önemli ölçüde çözüm getirebilir. Bu bir siyasal tercih meselesidir. Öncelikle siyasal iktidarın samimi ve istekli olması gerekir.
Vergi politikasının gelir dağılımını düzenlemeye etkisi nasıl olmaktadır ?
Bilindiği üzere;' Vergi Ödevi ' .Anayasa’ mızda temel yurttaşlık görevlerinden biri olarak sayılmış ve Anayasa’ mızın 75. maddesinde;
' Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır….” hükmü yer almaktadır.
Diğer bir konu da ' borç yiğidin kamçısıdır', ' vergi alma borç kal ' mantığı ile hareket eden siyasal iktidarların bu yaklaşımı, enflasyonu körükleyen ve gelir dağılımını bozan nedenler arasındadır.
Vergiler iki ana gruba ayrılır: 1- Dolaysız Vergiler ( Gerçek kişilerin kazancı üzerinden alınan Gelir Vergisi ile şirketler ve diğer tüzel kişilerin kazancından alınan Kurumlar Vergisi ) 2- Dolaylı Vergiler ( Servet unsurlarından alınan Taşıt Vergileri ve Emlak Vergisi ile tüketim üzerinden alınan Katma Değer Vergisi, Özel Tüketim Vergisi, Özel İletişim Vergisi vs. ) Dolaysız vergiler, vergi yükümlüsünün ekonomik ve mali gücü oranında yani az kazanandan az, çok kazanandan çok alınır. Yani daha adil ve Anayasa’mızdaki tanıma uygun vergilerdir.
Dolaylı vergilerde ise, vergi yükümlülerinin ekonomik ve mali gücü gözetilmez. Vergi konusuna giren bir işlemi yaptı ise hiç parası olmasa da ilgili vergiyi, ödemek durumundadır. Özellikle, tüketim vergileri olan KDV, ÖTV, ÖİV gibi vergiler en adaletsiz ve kurtulunması mümkün olmayan vergilerdir. Çünkü yediğimiz, içtiğimiz giydiğimiz ve kullandığımız şeylerden alınan hatta hayatımızın her aşamasında yakamızı bırakmayan vergilerdir.
Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefleri kazanç elde eden mali gücü olan kişilerdir. Oysa Dolaylı verginin mükellefi tüm tüketicilerdir.
Dolaylı vergiler varlıklı kesimlere dokunmaz. Ancak, bu vergiler dar gelirli ve geliri olmayan insanları fakirleştirdikçe fakirleştirir.Tüketiciler bu vergileri genellikle direkt ödemezler ama harcadıkları tükettiklerinin içerisinde bu vergiler vardır.
Fiyatlara yansıtılarak bu vergi tüketicilere ödetilir. Tüketicinin yansıtma şansı yoktur. Ülkemizde yönetime gelen siyasal iktidarlar; Anayasa'mızda ifadesini bulan ' mali güç, adalet ve denge 'kavramlarını genellikle rafa kaldırarak, oy kaygısıyla dolaysız vergileri düşük tutar ve bu vergilere yüklenmezler, hatta bu vergi konusuna giren asgari ücreti bile vergilendirirken , sermaye gelirleri için çok büyük istisna ve muafiyetler getirerek (özellikle de siyasal iktidarların ihraç ettiği hazine kağıtlarını alanlara yani devlete borç verenlere ) özünde adaletli olan bu vergiyi de adaletsiz hale getirirler. Sessiz çoğunluğu ilgilendiren dolaylı vergiler ise, günümüzde siyasal iktidarların dört elle sarıldığı bir kılıçtır. Bir o yana bir bu yana istediği gibi sallar. Çünkü bunu kullandığı zaman toplum örgütlü olmadığı için etkili bir tepki görmez. Ayrıca bir taşla iki kuş vurulur. Birincisi getirisi yüksek olur kamunun önemli bir finansman açığını kapatır. İkincisi de dar gelirli ve yoksul insanların satın alma gücünü daha da zayıflatıp talebi düşürür ve geçici bir süre için enflasyonu aşağı çeker.
Ama bu yöntem, sesiz çoğunluğu daha da fakirleştirdiği gibi ekonomide de daralmaya yol açar.Talepte yaratılan bu baskı serbest bırakıldığında, enflasyonunun geri yükselmesi her zaman olasıdır. Ancak, ülkemizde siyasal iktidarlar moda deyimle ' günü kurtarma' anlayışı ile hareket ettiği için bütün bu sakıncalar göz ardı edilir.
Bu uygulamalara; haksızlık, yolsuzluk ve usulsüzlükleri de eklediğiniz zaman toplumun mutlu bir azınlığı, zenginleştikçe zenginleşip milli gelir pastasından büyük dilimi alır. Toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan dar gelirli ve yoksul kesim ise fakirleştikçe fakirleşip milli gelir pastasının küçük dilimine talim eder.
Verginin gelir dağılımına etkisi ise şöyle olur. Devlet vergi toplayıp fakirlere para dağıtmaz. Dar gelirli ve yoksul insanların vergi yükü azaltılarak ve bu kesim toplanan vergilerle parasız hizmetler sunularak bu kesimin gelir düzeyi yükseltilebilir.
Vergi yükü de ancak dolaylı vergiler düşürülerek gerçekleştirilir. Ayrıca, devletin vergi vermeyen yüksek gelir gruplarının
üstüne ciddi bir biçimde gitmesi gerekir. Sermaye gelirlerine tanınan istisna ve muafiyetlerin tamamen kaldırılması gerekir.
Vergide her ne kadar beyan sistemi geçerli ise de vergi devletin hükümranlık hakkı gereği vergi isteğe bağlı olarak değil
zorla alınan paradır.
Gelir dağılımını düzenlemenin yöntemi açıktır. Bu konuda aşağıdaki önerileri sıralayabilirim.
1- Dar gelirli ve yoksul insanların vergi yükü azaltılmalıdır.
2- Varlıklı kesimlerden toplanan vergilerden dar gelirli ve yoksul kesime parasız hizmetler sunulmalıdır.
3- Dar gelirli ve yoksul kesimin vergi yükü dolaylı vergiler düşürülerek gerçekleştirilmelidir.
4- Devlet vergi vermeyen yüksek gelir gruplarının üstüne ciddi bir biçimde gitmelidir.
5- Sermaye gelirlerine tanınan istisna ve muafiyetler kaldırılmalıdır.
6- Kesinlikle iç ve dış borç alınmamalıdır.
7- Mevcut iç ve dış borçlar belli bir süreç içerisinde eritilmelidir.
8- Popülist politikalarla Devletin kaynakları verimsiz alanlara savrulmamalıdır.
9- IMF reçeteleri yerine ulusal bir ekonomi politikası oluşturulmalı ve izlenmelidir.
|