Hüseyin BOZKURT
Mediatör-YMM
huseyinbozkurt@firatymm.com
SUÇLAMAK
İnsan ilişkilerinde yaptığımız yanlışlardan biri de; karşımızdaki kişiyi suçlayarak iletişim kurmamızdır. Bu şekilde iletişim kurulmaya çalışılması, sorunu çözmediği gibi iletişimin kesilmesine, çatışmanın büyümesine de yol açmaktadır. Suçlamak neden iletişimi zora sokar? Suçlamak ve suç ne anlama gelir? İnsanda nasıl bir etki yaratır? Neden suçlarız? Suçlamaktan nasıl ve niçin vazgeçmeliyiz? Bu gibi soruların yanıtını araştırarak konuyu daha iyi anlamak mümkün.
Önce suç nedir, suçluluk nasıl bir etki yaratır buna bakmak gerekir. Suç, törelere, ahlak kurallarına, yasalara aykırı davranış demektir. Yasalara aykırı davranışları yasalar cezalandırır. Ama törelere ve ahlak kurallarına aykırı davranış toplumda hoş karşılanmadığından, karşı kişinin suçlu gösterilmesi istenilmeyen bir durumdur. Suçlamak ise karşı kişiye suç bulmak, onu suçlu kabul etmek, suç işlediğini öne sürmek ve itham etmektir.
Zira suçlanan kişi kendini kötü hissedecek ve haksız ise hemen savunmaya geçecektir. Haklı ise haksızlığa uğradığını düşünecek ve haklılığın verdiği güçle aşırı tepki gösterecektir. Haksız suçlama, bazen o kişiye güven yitirtir ve dostlukların bozulmasına kadar yol açabilir. Onun için bir konuda iletişime ilk başlayan kişinin suçlama tekniğini kullanmaması gerekir.
Toplum olarak, hep karşımızdaki insanın eksiklerini, yanlışlarını yüzüne vurarak ve onu yargılayıp mâhkum ederek, kendimizi haklı çıkarmaya çalışırız. Belki haklı olabiliriz. Karşı da haksız olabilir. Ancak, iletişim kurmaktan amaç haklıyı haksızı ortaya çıkarmaktan öte o sorunu çözmektir. Bir sorun çözülmek isteniyorsa, önce o sorunun bizde nasıl sıkıntı yarattığını haksız olan kişiye anlatmamız lazım. Bu yolla önce onun bizi dinlemesini sağlamalıyız. Onu suçlamadan, düşündürerek ve duygularına yumuşak bir şekilde hitap ederek haksızlığını dolaylı olarak ortaya koymak, daha doğru bir davranıştır. Özellikle karşımızdaki suçlu da olsa ona “sen hep yanlış yapıyorsun, sen hep haksızsın, bu davranışınla çok suçlusun, çok yanlış bir kişisin” gibi cümleler yerine “şu konuda beni kırdığınızın farkında mısınız?” gibi bir soru yöneltmek onu düşünmeye sevk edecektir. Haksızlık yapıp yapmadığını ölçüp tartacaktır. Zira siz ona, şunu dedin, bunu dedin, sen yanlış yaptın demiyorsunuz. Sadece sizi üzdüğünü ve bunun farkında olup olmadığını soruyorsunuz.
Mesela bir kişi diyelim ki sizi yanlış anlıyor, anlamak istemiyor. Ona beni “yanlış anlıyor” ya da “beni anlamak istemiyor” demek yerine galiba “ben kendimi yanlış anlattım” veya “kendimi anlatamadım” demek daha iyi bir yöntemdir. Kişi suçlu olabilir ama direkt ona suçlu diye yargılamamalıyız. Bu cevapta da aslında karşının sizi anlamadığını belirtiyorsunuz ama daha yumuşak bir ifadeyle “ben anlatamadım” diyerek karşıyı savunmaya çekmiyorsunuz.
Bir kişiye “bana değer vermiyorsunuz” demek yerine “sizden yeterince değer görmediğimi düşünüyorum bunun farkında mısınız?” demek daha yumuşak bir ifade olup, karşıyı düşünmeye davet etmiş olursunuz. Bu örnekleri çoğaltmak ve konuyu geniş anlatmak mümkün ancak, iletişim kurarken basit bir şeye dikkat edeceğimizi bilmek önemli. Bu da karşıyı suçlamadan konuşmaktır.
Karşı taraf suçlu olsun ya da olmasın, konuşulan konu basit ya da önemli olsun, karşımızdaki büyük ya da küçük olsun, söyleyen büyük ya da küçük olsun sohbeti kavgaya dönüştürmemek, söylemek istediğimiz mesajı doğru ve etkin olarak iletmek, söylediğimiz şeyden sonuç alabilmek için daha lafa girerken karşıdaki insanı suçlamadan konuşmalıyız. Kelime ve cümleleri daha yumuşak, çözümsel, kısa ve anlaşılır seçmekte fayda var. İletişim kurarken genelleme, yargılama, alay etme, utandırma, suçlama ve yorum yapmaktan uzak durmak gerek. İyi ve sağlıklı bir iletişim sorunları çözerken, kötü bir iletişim ise sorun ve anlaşmazlıkları derinleştirir. Unutmayalım ki, kötü insan yoktur, kötü iletişim vardır. 22.10.2008
|