Hüseyin BOZKURT Yeminli Mali Müşavir huseyinbozkurt@firatymm.com
ÖZLEMEK
İnsan hayatında bazı duygu, his ve istekler vardır ki; bunların bir kısmı hüzün ve acı verirler. Bu duygulardan biri de özlemektir. Özlemek, bir kimse ya da şeyi görmeyi, kavuşmayı arzulamaktır. Görme isteği oluşması, göreceği gelmektir.
Özlemeyi tek başına düşünmemek gerek. Zira ayrılık kelimesi ile birlikte daha iyi anlam ifade etmektedir. Özlemek ayrılık ile iç içedir, biri varsa diğeri de vardır. Ayrılığın süresi ve şiddeti arttıkça özlemin de şiddeti artar. Özlemek ayrılığın doğurduğu acı bir bebektir diyebiliriz. Küçükken biraz sevimli de olsa büyüyünce sıkıntı verir.
İnsan doğası gereği,ayrı kalarak özlemesi, insan ilişkileri ve ruhsal açıdan faydalı bile sayılabilir. Zira hep aynı yerde ve mekan da birlikte olanlar zamanla yüzgöz olmakta, çatışmalar başlamakta ve sevgiler azalmaktadır. Ama ufak ayrılıklar ile sevdiklerimizi daha da özler ve onlara yakınlaşırız. Onlarla olan kırgınlıklarımızı ayrı kalınca daha iyi değerlendiririz. Ama ayrılıkların süresi uzayınca ya da süresini bilmediğimiz zaman özlemenin şiddeti artar. Aklımızdan çıkmaz ve kavuşmak istediğimiz kişi ya da şeyi hatırladıkça adeta burnumuzun direği sızlar.
Özlemek, uykuları kaçırma, hayal ve düşüncelere daldırma, kendi kendine konuşma, ağlama, için için düşünme, yeni kararlar alma, yollara düşme, para harcama, işi gücü bırakma, özür dileme, iş değiştirme, memleket değiştirme gibi şeyler yaptırabilir insana.
Özlem her zaman bir sevgiliye veya aşık olduğumuz kişiye karşı duyulmaz. Ona kavuşma özlemi yanında kokusunu, ellerini, nefesini, bakışını, gözlerinin içini, gülümseyişini, ona seni seviyorum demeyi özleriz. Sevdiğini özlemek, çölde su arar gibi bir şey. Aniden önümüze çıktığında sevinçten şaşar kalırız.
Özlemimiz bazen uzak kaldığımız akrabalarımıza, bazen arkadaşlarımıza, bazen bir yiyeceğedir, bazen bir yere, bazen bir nesneyedir. Yazın soba üzerinde kestane pişirmeyi, kışın da havuza gitmeyi kim özlemez. Bazen annemizin yaptığı dolmayı özleriz. Çocukluğumuzun geçtiği yerleri, anılarımızı,arkadaşlarımızı ve çocukken yaptığımız şeyleri özleriz. Ya bir köydür ya da bir eski mahalle evimizdir özlenen. Ya da dede ve ninelerimizin anlattıkları masalı özleriz. Kısaca geçmişedir özlem.
Özlemenin etkisi ve verdiği acı ise olayların yapılabilirliği, imkanlı olup olmadığı ve o şey veya kişi ile bağımızın gücüne göre değişir. Bazen özlemlerimiz giderek azalabilir ya da biz onu mantığımıza mahkum edip etkisini azaltabiliriz. Olmayacak, kavuşulmayacak bir şeye özlem duyduğumuzda mantığımız devreye girerek özlemimizi azaltmaya ve onu yok etmeye başlar. Mesela yıllar önce kaybettiğimiz aile büyüklerimizi özleriz ama göremeyeceğimizi bilerek onların özlemini ona hayırlar yaparak, dua ederek gidermeye çalışırız. İstisna durumlar hariç, zaman geçtikçe, hayatın yükü arttıkça bazı özlemlerin duyulması kendiliğinden de azalır. Şiddeti düşer.
Giderek şiddeti artan özlemler de var şüphesiz. Uzun süreli gurbete gidişler, sevenlerin ayrı kalması giderek şiddetini arttıran türdendir. Gurbet acısı aşk acısıyla da birleşince en şiddetlisi olur özlemenin. Görememek, konuşamamak, dokunamamak, bakamamak sevenlere çok acı verir. Kronik bir hastalık gibi sürekli hissedersin bazen sancısı öyle bir vurur ki; kıvranırsın. Hiçbir şey yapmaz,işler gözünde büyür, göz ağırlaşır, ruh daralır, canın uyumak ister, yatamaz, yatsan da uyuyamazsın. Bağırmak istersin bağıramazsın ama onun da özlediğini hissedersin. Zira, tam o sırada bir mesaj ışığı yanmıştır. Tüm sıkıntılar bitmiştir, birkaç saat sonra yeniden başlamak üzere. Bazen öyle özleriz ki; uzaktan bir görmeye bile razı oluruz. Bazen bu bile mümkün değildir. Tek teselli onun varlığıdır. Kısacası ,zor olsa da keyiflidir özlemek.
Bazı acı şeyler, diğer bir tatlı şeyin de sebebi oluyor. Öyle ya özlemek acı vermeseydi kavuşma, sarılma ve buluşma anı gözyaşları bu kadar tatlı olur muydu? Kavuşmalar bu kadar anlamlı olur muydu? Acı da verse, tatlı da olsa özlemek insanın bir parçası belki de varlık sebebidir. Eminim hiç kimse bu duygudan ayrı kalmak istemez. Belki de özlemek, yaşamanın kendisidir Şair Ali Tekkanat “seni özlemek” adlı şiirinde dediği gibi:
Seni özlemek, hayatın en güzel duygusu,
yıldızları gözlemek gibi bir şey. Seni özlemek, isteyerek hasret çekmek, bu garip handa,beklemek gibi bir şey. Seni özlemek,, ümitlerin başladığı yer demek, nefes almak gibi bir şey. Seni özlemek, İçindekileri yazıya dökmek, fotoğraflara bakmak gibi bir şey. Seni özlemek, delicesine sevmek demek,
bir dala tutunmak gibi bir şey. Seni özlemek, yaşamak gibi bir şey, seni yaşamak özlemek gibi bir şey, Ben çok iyi anladım.
Özlemenin yönlendirilmesi biraz da irademizle ilgilidir. Bazen umutların kırılmasıyla, bazen hayatın akışına kendimizi bırakarak da özlemin derecesini ayarlayabiliriz. Önemli olan mantık süzgecini devamlı kullanmaktır. Özleyenler, kavuşunca bir daha ayrılmayacaklarını söyleseler de ayrılığın vakti gelince kimse sözünde duramıyor maalesef.
Özlemin ilacı kavuşmaktır. Ama her zaman mümkün olmayabilir. Umutla, yılmadan ve bazı şeyleri kabullenerek özlemin acı etkilerini hafifletmeliyiz. Ayrılık zamanlarında bir türlü zaman geçmez. Ama geçmek bilmeyen o zamanları faydalı şekilde değerlendirerek, hatta bunu fırsat bilerek yapmadığımız, göremediğimiz, ihmal ettiğimiz şeyleri yaparak zamanı faydalı geçirebiliriz. Hem de acımızı hafifletiriz. Kavuşmak için her zaman imkanları zorlamalıyız. Yeter ki, istediğimiz ve yapacağımız şeyin hiç kimseye zarar vermeyeceğini bilelim. Öte yandan, bir şeyi istemek yetmez, harekete de geçmek lazım. Annemizi özlemişsek gitmeliyiz, hem onu sevindirmeli hem de sevdiğimiz dolmalarından yemeliyiz. Bazı değerler ve özlemler var ki onları hiç ihmal etmemek lazım. Mesela yakın tarihte bir bayram kutlayacağız ki, bayramlar sevdiklerimize kavuşmak için iyi bir sebeptir. Özellikle büyüklerimize, sevdiğimiz ama bir sebeple küs olduğumuz kimselere ulaşmak için kaçırılmayacak bir fırsattır. Özlemlerimizi gidermek için çaba sarf etmeli ancak, gereken yerde de gerekli sabrı göstermeliyiz. Özlemlerimizin bize zarar vermesine izin vermemeliyiz. Tüm özlediklerinize kavuşmanız dileğiyle… 22.09.2008
|