Hüseyin BOZKURT
Yeminli Mali Müşavir
huseyinbozkurt@firatymm.com
BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ...!
Biliyorsunuz uzun yıllardır bir Avrupa Birliği sevdamız vardır. Son 10 yıldır bu süreç hızlandı. Hızlandı, çünkü son 3-5 hükümet AB’ye girişi bir politika haline getirdi. İsteyerek ya da istemeyerek.
Halkımız da genel olarak Avrupa’lı olacağız ve Avrupa’da serbest dolaşacağız diye sevindi ve destekledi. Bunu fark eden siyasetçiler de politikalarını buna yoğunlaştırdı.
Ne Avrupa’lı olmak isteyen halkımız bunun arkasından ne geleceğini keşfedebildi ne de siyasetçilerimiz. Siyasilerimiz belki biliyorlardı ama AB’yi istemek siyasi prim yaptığı için görmezden gelindi.
Bu arada; iş çevreleri Ekonomik açıdan olaylara daha rasyonel bakıyorlar ama onların tek başına bakışları yetersiz kaldığını düşünüyorum.
Halkımız;
-Elini kolunu sallayarak Avrupa sokaklarında dolaşabileceğini,istediği ticareti yapabileceğini,
-Yaşamın kolaylığını ve sosyal devletin olumlu nimetlerinden faydalanacağını, velhasıl her sıkıntısının biteceğini düşünmüştü.
Siyasilerimizde biz oy alalım da nasıl olsa uzun bir süreç sonucunu sonraki hükümet düşünür mantığı ile hiç hayal etmeyen partilerimiz bile AB’yi bağrına bastı.
Korkuları yoktu çünkü bu ülkede; kamyon iki sağa bir sola yatıyor. Nasıl olsa sonuç tek bir parti ya da lidere fatura edilmeyecekti.
Maalesef, hiçbir partimizde DEVLET politikası da yoktur. Hal böyle olunca gerek vatandaş, gerekse hükümetler AB’yi çok istedik başımıza gelecekleri bilemeden. AB ile nelerin geleceğini 10 yılda görerek öğrendik.
Valizi alıp serbest gidecektik ama olmadı.Sınırlar açılsa da, oralara gidecek paramız yok ki..! Açılmaz da..! Gidip el arabasında köfte lahmacun satabileceğimizi hayal ettik ama olmayacağını anladık. Ülkemizde kokereç ve ciğercilerin kapatılacağını, sütün açıkta satılamayacağını, süte su katılamayacağını, istediğimiz zaman yere tüküremeyeceğimizi, istediğimiz yerde istediğimiz balığı tutamayacağımızı, körpe kuzuyu kesemeyeceğimizi, 20 tonluk kamyona 32 ton atamayacağımızı, laboratuar ve hijyen kontrolü olmadan onlara mal satamayacağımızı, köşe başına çöp dökemeyeceğimizi, çiş yapamayacağımızı, at eşek arabalarını kullanamayacağımızı, hayvanları oynatamayacağımızı,kayıt dışı ticaret yapamayacağımızı, çevreye istediğimiz gibi zarar veremeyeceğimizi velhasıl hanımlarımızı istediğimiz gibi dövemeyeceğimizi ve daha bir çok şeyi öğrenmiş ve anlamış bulunuyoruz.
Bunların olacağını bilenler vardı. Cılız da olsa söyleyenler, yazanlar çizenler vardı ama hiç dinlemedik. Zavallı Temel’e mal ediliyor ama bunu bir TEMEL fıkrası ile bağlamak istiyorum.
TEMEL’İN MEZAR TAŞI
Temel bir gün rahatsızlanır.Kendini iyi hissetmez. Eş ve çocuklarına, dostlarına ciddi hasta olduğunu söyler. İlgilenilmesini bekler.Temel’e kimse inanmaz. 3-5 gün derken Temel, hastalığının ciddiliğini anlar ve öleceğini düşünerek, mezarını kazdırır. Birkaç gün sonra TEMEL ölür. Onu defnederken bakarlar ki; mezar taşına “Size hastayum, hastayum dedim, inandıramadum. Şimdu inandinuz mu?' diye yazdırmış.
Ne diyelim, ölmeden ya da öldürmeden hiçbir şeyi düşünerek anlamak istemiyoruz. Düşünerek değil, yaşayarak öğreniyoruz. Tabi Pahalı faturalar ödeyerek.
Avrupa Birliğinin isteklerinin %90;’ı doğru ve olması gerekenler. Ama toplumumuz buna hazır değil. Kendimizi kandırıyoruz. Hükümetlerimizin anlayışı ve görüşleri bunlara uygun değil. NASIL, SAHİ ALIRLAR MI BİZİ..? Bizi kolay kolay almayacaklarına artık halkımızda inanmaya başladı. Ne yapmalı.? Tabi ki Avrupa’nın yaşam,sosyal ve demokratik standartlarını yakalamak için önce toplum olarak buna çalışmalıyız. Sonra da DEVLET POLİTİKASI olarak hükümetler,siyasiler,halkımız duruşumuzu net ortaya koyup haksız istenen %10;’luk istekleri de kabul etmemeliyiz. Ulusal çıkarlarımıza uygun değişikliğe uğratmalıyız. AB’ ye girmeden de AVRUPALI gibi yaşayacağımızı onlara göstermeliyiz. Yaşamaya başlamalıyız.
SON İLERLEME RAPORUNDA NELER VAR..!
08.11.2006 günü AB Türkiye İlerleme Raporu yayımlandı. 15.Aralık.2006 ya kadar ek süre verildi. Ne istiyorlar..?
-Asker-sivil ilişkilerinde Avrupa standardı olmalı,
-Türkiye, Kıbrıs Rum kesimine hava alanları ve limanlarını açmalı,
-Ermeni soykırım iddialarını yalanlamak suç sayılacak ama bizden de bu anlamdaki TCK’nun 301 inci maddesinin kalkması isteniliyor.Ve diğerleri…
Evet, 35 gün erteleme oldu ve bizden yine bir şeyler istiyorlar. Ne dersiniz. Her halde bu AB’ ye gireceğimize artık kendimiz de inanamamaya başladık.
Ama bu düşünce girmeyelim anlamına gelmemeli. Biz toplum olarak yaşam standartlarımız ve kurallarımızı AVRUPA düzeyine çıkaralım. Onlar istediği için değil, biz düşünerek yapalım. Her şey için çok çalışalım. Hijyen için,kalite için,çevre için,insan hakları için, demokrasi için,eğitimli ve bilinçli bir toplum için çalışalım. Onlar bizi almak zorunda kalsınlar. Unutmayın kimse kimseye beleş bir şey vermiyor. Hayatta ne istersek isteyelim önce bir düşünüp değerlendirelim. Ama her şeyi. Sonra beklentiye girelim. Hoşça kalın. Bol düşünceli günler dileğiyle…
ECEVİT’İ DE KAYBETTİK
Dedim ya hep kaybettikten sonra önemsiyoruz. Geçen hafta Eski Başbakanlarımızdan, dürüst poitikacı, kişilikli ve duruşu olan bir insanı da kaybettik. Dikkatimi çeken taziye defterine yazılanlardı. Uç sağ görüşe sahip bir partinin taraftarı şöyle yazmış “ Ben şu partinin sempatizanıyım ama ECEVİT dürüst ve gerçekten milliyetçi bir insandı.”
Polis koruma müdürünün söylediği de ilginçti : “ Hiçbir gün çöp poşetini almamıza izin vermedi. Hep kendi evden çıkarken çöp bidonuna atardı”. Başbakanlığında Tofaş’ın Kartal marka arabasına binmesi ve hiçbir baskıya boyun eğmemesi ile tanıdık. Temel gibi bizim toplumumuzda kendimizi ancak ölünceye kadar tanıtabiliyoruz. Ecevit’de de böyle oldu.
Ama ECEVİT’i dürüstlüğü,mütevaziliği,dik duruşu ile hep anacağız. Hepimizin başı sağ olsun.
|