Hüseyin BOZKURT
Yeminli Mali Müşavir
huseyinbozkurt@firatymm.com
İMPORTED WORDS
Geçen hafta ; denetim, empati ve diğer ithal yabancı sözcükler meselesine değinmiştim. Bu hafta ise “neden ithal sözcükler kullanıyoruz?” ve “neden yabancı sözcükler kullanmak zorundayız?” sorularına cevap bulmaya çalışacağız.
Öncelikle “Bu sözcükler hangileri ve biz bunları ne zamandan beri kullanmaya başladık?”
Son zamanlarda çeşitli projelere, eğitimlere, panellere konu olan İNOVASYON, EMPATİ, MEDİASYON gibi yabancı kelimeleri çok duyar olduk. Bu kelimelerin anlamları anlatılırken efendim ………kelimesi …….. kökenli bir kelime olup, anlamı …….., ….…., …… dır. Tabi ki hemen aynı panelde ya da eğitimde paneliste veya yetkililere; “bu kelime neden yabancı ? Ya da bu kavramı Türkçe kelimeler ile ifade edemez miyiz ? Proje güzel de ismi garip değil mi?” gibi sorular sorulduğunu duymaktayız. Sorulan sorular doğru, soranlar haklı ve hatta kullananlar da haklı.
Konu bilim adamlarının konusu ama dilimizde yabancı sözcük öyle arttı ki; bir zaman sonra, hangi sözcük Türkçe diye arayacağız.1980’lerden sonra yabancı kelimeler hayatımıza daha çok girer oldu.Bu kelimeler; teknoloji, ekonomik üstünlük, yeni bir ürün, yeni bir meslek, yeni bir buluş gibi sebeplerle dilimize ve ülkemize gelir oldular.
Aslında, bu kelimelerin geçmişine bakmak lazım. İlk gelenler Coca-cola, hamburger, cips, USA doları, nescafe vb. gibileriydi. Sonra computer, TV derken çoğalıp gittiler.
Güncel bir iki kelime İNOVASYON, MEDİASYON, EMPATİ gibi. Baktığımızda bunların Latince, Fransızca, İtalyanca vb. bir kökene sahip olduğunu görüyoruz.. Kökeninin hangi dil olduğu önemli değil. “Bu kelimeler neden yabancı” diye sormamız ve bu sorumuza alacağımız cevap önemlidir.. Sormak doğru ama sorduğumuz kişi yanlış. Nasıl mı?
Bu tür sorular ya bir paneliste ya da bir oda başkanına soruluyor. Aslında bu soruyu toplum olarak kendimize sormamız lazım. Sahi neden bu yabancı kelimeler ile biz bu işleri duyuyor veya öğreniyoruz. Örneğin EMPATİ kelimesini benimsedik her ortamda kullanıyoruz. Üstelikte dışarıdan gelen şekliyle kullanıyoruz. Aslında “empatiyi” yıllardan beri atalarımız yapıyordu. Biz, bunu unuttuk yada öğrenemedik!. Atalarımız iğneyi önce kendilerine sonra çuvaldızı karşıya batırıyorlardı. Ama son yıllarda biz her şeyi unutup, yabancı olanı ithal etmeye başladık.
Bir cola firmasının, uzun yıllar önce (50 yıl kadar önce) pazara girmek için Nevşehir yöresinde içmelik üzüm suyu (meyve suyu) imalatına ilişkin şişeleri kırdırmak için para ile toplattığını ve TASKOBİRLİK’in zarara uğrayarak bu işi bırakmasını sağladığını duymuştuk. Şu anda adeta bağımlı hale gelmiş durumdayız.
Bir zamanlar çikita muz olarak tabir edilen ithal muzları çok sevmiştik ve bu davranışımız sayesinde Anamur muzunu helak etmiştik. Bu durum halen devam etmektedir.
İşyeri ve işletme isimlerimizi de yabancı kelimelerden seçip, daha çok dikkat çekmeye çalıştık ve buna da devam ediyoruz. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Şimdilerde yeniliği, yenilenmeyi, değişimi İNOVASYON ile, karşıyı anlamayı ve onun yerine kendimizi koyarak düşünmeyi EMPATİ ile , mahkeme dışı çözümü ise MEDİASYON ile ifade ediyoruz. Doğaldır ki panele katılanlar nedir bu yabancı terimler demekten kendini alamıyor.
Kızsak da sevmesek de üstün olan daima kültürünü, ürününü, markasını, terimlerini bize ihraç edecektir. Çünkü, bu kelimelerin ifade ettiği ekonomik ve kişisel olguları yabancılar bizden yıllar önce yaşamışlar. Bulmuşlar, üretmişler, paketlemişler ve bize ve bizim gibilere paket içinde satıyorlar. Bu cola olur, sigara olur, muz olur, bilgi olur, sistem olur. Bunu kabul etmemiz lazım. Güçlü olan taraf diğer bir ülkeyi her şeyi ile işgal eder. Biraz düşündüğümüzde etrafımızda ve ülkemizde nelerin, nasıl, bir bir sınırları geçerek geldiğini görmemiz mümkündür.
Eğer biz Nevşehir üzüm suyunu onlardan önce paketleyip ihraç etseydik. Biz onları bir şeyler içmeye alıştırırdık. Lahmacunu onların hamburgerinden önce tanıtsaydık veya hamburgeri biz bulsaydık onların ürünü buralara gelemezdi.
Çok yakında Mediatör’lük diye bir meslekle tanışacağız. Uzlaştırıcı anlamına gelen “mediatörler”, mahkeme dışı çözümler üretecekler. Aslında bizde de bu kişilerden var. Ama ilkel ya da pakete konulup sunulmamış biçimde. Kuralları, sınırları belirlenmemiş bir şekilde. Kim bu mediatörler derseniz. Köyde muhtar, çiftlikte ağa, aşirete reis, ailede büyük ya da huzuruna çıkılan iki esnaf . Ama Avrupa bu işi belli kurallara bağlamış ve meslek haline getirmiştir. Bize de ihraç edecek biz de ithal edeceğiz istesek de istemesek de. Biz önce geliştirseydik biz ihraç ederdik. Zira Avrupa sanayileşmeyi ve diğerlerini bizden önce keşfetmiştir.
Yabancı ürün, yabancı kelime, yabancı bilgi, yabancı yiyecek ve içecek kullanmak istemiyorsak biz üretmeliyiz, biz düşünmeliyiz, biz geliştirmeliyiz bunları yapabilmek içinse çok çalışmalıyız!
Eleştirerek, sorarak ya da yabancı ürünü ve bilgiyi reddederek de bir yere varamayız. İyi yönlerini almalı veya bunlardan ders çıkarmalıyız. Kelime olarak Türkçe anlamlarını bulup, türetip kullanmalıyız. Ürün ve bilgi olarak ta biz üretmeliyiz. Öğrendiklerimizi daha da geliştirebilmeliyiz.
Belki kullananlar da haklı demiştik. Evet, empati sözcüğünü kullanmasaydık ne anlama geldiğini nerelerde kullanıldığını, kullanmakta niçin geç kaldığımızı anlayamaz ve sorgulayamazdık. Bundan yola çıkarak; İnovasyon kelimesinin kullanılması da faydalı olmaktadır. En azından her firma oturup yenilenme ve değişme adına bir şeyler düşünecek tartışacak, karar alacak ve uygulayacaktır. Bu terimleri kullananların, bir çoğunun yabancı hayranlığından kullandığını zannetmiyorum. Bu kelimelerin tam bir Türkçe karşılığının olmaması , dikkat çekici olması gibi nedenler ile kullanıldığını düşünüyorum.
“Rakı, Şiş Kebap, Ayran , Baklava gibi bizim de ihraç ettiğimiz kelimelerimiz var, bunları da unutmayalım. Hepinize “yenilenme, değişme , yenileme ve duygudaşlık” dolu günler diliyorum.
14.04.2006 tarihinde www.firatymm.com web sayfasından alınmıştır.
17.04.2006 tarihli G.Antep PUSULA gazetesinde yayımlanmıştır.
|