|
|
Bazen, bir kırık kalbin kırıntılarını ifade eder, bazen de çaresizliğin haykırışa, sessizliğin çığlığa dönüştüğü zamanlarda usul usul yağan yağmurdur. |
Hüseyin BOZKURT
Yeminli Mali Müşavir
GÖZYAŞI
Her insan çok yakından tanır onu. Kimine göre gözden akan sıvı, kimine göre yürekten gözlere yansıyan duygu ifadeleri ve kimine göre ise ruhun pasını temizleyen ve rahatlama sağlayan bir eylemdir. Akışı bile insana ve ağlama sebebine göre değişen gözyaşımız; bazen damla, bazen kristal gibi, bazen de sel olur akar. Nedir gözyaşı? Niye dökeriz? Herkes döker mi? Göz yaşı dökmek iyimidir? Neler duyduk, neler gördük birlikte okuyalım.
TDK sözlüğünde gözyaşı“Gözyaşı bezlerinin salgıladığı, bazı etkilerle akan duru sıvı damlacıklarından her biri, yaş” olarak tanımlanmıştır. Gözyaşının sahtesine ise timsah gözyaşları denilmektedir. Duygularımızın şekline göre de sevinç gözyaşları, çaresizlik ve hüzün gözyaşları gibi ayrımlara tabi tutarız. Genellikle ağlama sonucu gözyaşı döksek de, bazen mutluluk gözyaşı da dökeriz bir iki damlacık. Bazen mutluluktan ağlarız da. Ama en fazla gözyaşını; üzüntü, çaresizlik, hüzün, ayrılık, hasretlik, özlem, kavuşamama, kaybetme, aşık olma ve acı olaylar karşısında kendimizi tutamayıp ağlayarak dökeriz. Ağlamak ve gözyaşı dökmek insandan insana değişir. İnsanların yetişme tarzları, duygusal kişilikleri, bakış açıları, göz pınarları (gözyaşı bezleri) nın yapısı, duygularını açığa vurma ile ilgili yapılarına göre değişir. Kimi insan katıdır, kimi ise yufka yürekli.
Gözyaşı bir sonuç olup, genellikle ağlama sonucu ortaya çıkar. Çok acı olaylar ve aşk ayrılıklarında şiddetini arttıran gözyaşı, bazen onlarca dakika aralıksız sürer. Bu kadar su gözümüzde nerede depolanıyor diye düşünürüz. Ağlarken gözyaşı ile irtibatlı burun da akmaya başlar. Çok ağlandığında gözlerimiz şişer, sesimiz kalınlaşır.
Gözyaşı, bazen kalbimizin aynasıdır, bazen ise gözümüzü temizleyen bir kaynak suyu. Vicdansızların gözyaşı dökmediği söylenilse de, her insanı ağlatan ve gözyaşı döktüren farklı olaylar vardır. Bazen anlamlı bir anlatıştır sessizce dökülen gözyaşları. Acıyı hafifletir, insanı dindirir, bazen de gizli saklı kapıları açan bir anahtardır gözyaşı.
Gözyaşları ruhumuzun kelimeleridir. Dille ifade edemediğimiz şeyi anlatır. Saf, arındırıcı ve masum tek yanımız bu damlalardır belki de. Tabi k;i timsah gözyaşları hariç. Bazen, bir kırık kalbin kırıntılarını ifade eder, bazen de çaresizliğin haykırışa, sessizliğin çığlığa dönüştüğü zamanlarda usul usul yağan yağmurdur. Bazen aşkını anlatamayıp, karşılık göremeyip akıtılan, bazen de soğan doğrarken veya çaresizlik halinde akıtılan bir seldir.Kimine göre de gözyaşı, yaşanmamış hayatların acısıdır.
Kızılderililer derki “Gözlerde yaş yoksa ruh gökkuşağına sahip olamaz.” Ruhumuzun renkli olmasını sağlıyor gözyaşı. Ya da katı duygularımızın sıvıya dönüşmesi de diyebiliriz. Nedense ağlamayı ve gözyaşını kadınlarımıza mal ederiz. Halbuki, duygusallıklar karşısında erkeklerin daha çok gözyaşı döktüğü bilinmektedir. Ama kadınların sık sık ve en ufak bir olaya gözyaşı dökmeleri onları ön plana çıkarmıştır. Belki de erkekler gizli ağlamaktadır. Henüz 3 yaşındaki oğlan çocuğuna erkek adam ağlamaz diyerek büyütürüz. Belki de ağlama duygularını bastırırız. Acizlik işareti olarak da görülür. Erkek güçlüdür bizim toplumumuzda erkeğe ağlamak yakışmaz. Onun için erkekler ağlamayı kendine yaklaştırmaz genellikle. O ruh haliyle büyürüz. Bunun sonucu genellikle erkeklerin ileriki yaşlarda hayatı tanıdıkça ve o psikolojiden kurtularak daha çok ağladığını görmek mümkün. Ağlamak, ruhumuz için bir tedavidir aynı zamanda. Boşalır, rahatlar ve daha sonra daha sağlıklı düşünmeye başlarız.
Bulutlu havanın, fırtınanın ardından yağan yağmurdan sonra tabiatın ve havanın dinginliğini, insanoğlu da gözyaşı dökerek sağlar. Belki de bundandır kadınların çok ağladıkları için daha uzun ömürlü olduklarına inanılması. Gözyaşı döktüğü an, insanın en savunmasız, en masum ve en içten olduğu andır. İnsanın sahip olduğu en değerli şey aklıdır. Gözyaşı akıl olmazsa akmaz. İnsan; üzülmeyi, sevmeyi, sevinmeyi, sinirlenmeyi ayırt edemiyorsa ağlamanın ne anlamı var. O halde gözyaşı anlam taşımalı. Gözyaşı ağlamaktır, ağlamak ise anlamak. Ya da anlamak sadece ağlamak. Ağlamak, ezgisiz yüreklerin paslı duvarlarında tuzlu notalarla yankılanan bestedir. Öyle bir besteki, ilk notası gözyaşıdır. Çünkü gözyaşı, sevinçlerin, hasretlerin, hüzünlerin, aşkların ilk durağıdır. Bu durakta ilk düşler ,ilk fırtınalar, ilk ayrılıklar ve haykırışlar bekler.
Mutsuz anlarımızda ağlamak, ölçülü olmak kaydıyla faydalıdır. Bizi dinlendirir. Ama her şey de olduğu gibi fazlaya kaçmamak lazım. Mutluluk göz yaşları dışındakiler, bizden uzak olsun ama mutluluk gözyaşlarımız eksik olmasın.
|
Bu Haber 212021 Defa Okunmuştur...
|
|
|
|
|
Bu Yazı İçin Yapılan Yorumlar |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Gözyaşı bir çığlıktır; kendimize ve hayata attığımız.. duyulması gereken bir şeyler vardır her gözyaşının arkasında.. (Elif’in dediği gibi en iyi ilaç da mendil uzatan bir eldir)..
Skalası o kadar geniş ağlamanın..anlık duygulanma, hüzün, derinlik, aşk , şefkat gibi olumlu noktalardan , çaresizlik, alışkanlık, kullanma, üstü kapalı biriktirilenlere kadar ve evet sizin dediğiniz gibi timsah gözyaşlarına oldukça çeşidi mevcut.. her göz yaşı hassasiyeti göstermediği gibi her susuş da güçlü bir duruşu göstermeyebilir..ama hangi tür olursa olsun bir çığlıktır duyabilene!iyi duymak , iyi yorumlamak lazım.. ama asla duymazdan gelmemek!
Yazı çok güzel .. düşündürücü bir konu seçmiş yine Hüseyin bey..
|
|
Adam genç kadına seslendi:
- Bana gözyaşı borcun var!
Genç kadın sordu:
- Nasıl öderim?
Adam gözlerini kırptı;
- Haydi gülümse!
Gülümsedi genç kadın. Adam, cebinden mendilini çıkarıp, borcunu sildi.
Ve mendilini özenle katlayıp, yine kalbinin üzerindeki iç cebine koydu.
Bir demet mor sümbül vardı kadının elinde.
İkisi de bahar kokuyordu...
Biri ilkbahar, diğeri güz.
Adam, seslendi yine;
- Bana mutluluk borcun var!
Genç kadın, biraz mahcup, biraz şaşkın sordu:
-Nasıl ödeyebilirim?
Heyecanlandı adam
- Haydi yat dizlerime!
Genç kadın bir kedi uysallığında, yattı dizlerine usulca.
Adam, şefkatle saçlarını taramaya başladı kadının.
Saçları, güneşe ve yağmurlara hasret hiç yaşanmamış baharlara benziyordu.
Çaresizliğini ördü sırasıra.
Sonra saçının her teline, mutluluğun çığlıklarını bağladı adam.
Yetmedi, gizli düğüm attı... Ağladı.
Hava kararmak üzereydi. Dışarıda yağmur yağıyordu delice.
Adam, sürekli borç defterlerini kurcalıyordu.
Genç kadının gözlerinin içine baktı;
- Bana yürek borcun var!
Borcunun farkındaydı sanki genç kadın, şaşırmadı.
- Bu borcumu nasıl ödeyebilirim?
Adam kollarını uzattı
- Haydi tut ellerimi!
Sümbül kokusu sinmiş ellerini uzattı genç kadın.
Elleri öyle sıcaktı ki, eriyiverdi bütün borcu avuçlarının içinde.
Genç kadın gitmek üzereydi.
Adam son kez seslendi;
- Bana can borcun var!
Kadın irkildi;
- Can mı?
Sigarasından derin bir nefes çekti adam;
- Evet... Can borcun var. Sensizlik öldürüyor beni!
Hoşuna gitti sözler kadının
- Peki bu borcumu nasıl tahsil etmeyi düşünüyorsun?
Adam, biraz daha yaklaştı;
- Yum gözlerini!
Hiç tereddüt etmeden yumdu gözlerini.
Adam da yumdu gözlerini, masumca bir öpücük kondurdu
kadının titreyen dudaklarına.
- Bu ne şimdi yaptığın? diyerek çattı kaslarını kadın...
Adam, pişmanlıkla, memnunluk arasında gidip geldi. Kekeledi;
- Hayat öpücüğüydü!
Kısa bir sessizliğin ardından bu kez kadın öptü adamı şehvetle...
Adam, şaşırdı;
- Ya senin bu yaptığın neydi?
Genç kadın kapıya yöneldi;
- Veda öpücüğü!
Kalan borçlarına karşılık, yürek dolusu çaresizlik
ve bir de mor sümbüllerini masanın üzerine rehin bırakıp gitti genç kadın.
Adam koştu peşinden sümbülleri geri verdi kadına.
- Ne olur iyi bak umut çiçeklerime, solmasınlar...
Genç kadın sümbülleri aldı:
- Merak etme, gün aşırı sularım çiçeklerini!
Adam sevindi:
- Güneşe, suya gerek yok. Gülümse yeter!
Kadın gözden kaybolurken haykırdı adam,
- Umutlarımı kefil yaptım. Unutma, bana aşk borçlusun!
Haykırışı yağmura karıştı.
Kadın, yağmuru hissetmeyen kalabalığa...
|
|
Koşanlar olmayınca
sızlayanlar olmayınca
Kaygılanan olmayınca
Yapayanlız hayatın ortasında
kala kaldık mı emi |
|
BAŞLIĞI OLMAYAN BİR GÖZYAŞININ İFADESİ ANLATMAK İSTEDİĞİM , NE İÇİN OLURSA OLSUN AĞLAMAK İYİ GELİYOR BE İNSANA , İFADESİZ HAYATLARIN , AÇILIMI OLMAYAN GİZLİ SÖZCÜKLERİN,YASAKLARIN TÜM YASALLIKLARINA RAĞMEN,ÖZLEMENİN AMA EN YAKININDAN BİLE UFKA BAKIP, BUĞULU CAMLARA ADINI YAZARKEN BİLE DEDİM YA BAKIVERMİŞSİN DÖKÜLÜVERMİŞ DOĞAL OLAN İNSANI EN DERİNLERDEN BİR YERLERDEN VURAN İNCE SIZISINDAN... |
|
Tevekkül göstermeliyiz belki de..Ağlayarak geldik bu dünyaya..
Başlangıcımız da bu şekilde oldu, gözyaşı dökerek geçirdiğimiz bir yaşam çok da zor gelmemeli bize..Hatta güzel yanlarından bakarsak ortak noktamız.. İnsanlığın belki de insan olmanın verdiği buluşma noktalarının en güzeli ağlamak..
Gülmekte olabilir bu, düşünsenize kötü görüp, kötü yorumladığınız insan gülüyor.. Bu çok normal, herkes çoğu zaman mutlu olduğu için gülümser...
Bir kez daha düşünsenize, dünyaların nefret ettiği birisi gözyaşı döküyor.. Bu şaşırtıcı bir durum varolma yasaası kural sıfır belki de..
Herkes biraz insandır, tüm insan dışılığına rağmen...
Tek dileğim, gözyaşlarımızı tutamadığımızda onları silmek üzere mendil uzatan birilerinin olmasıdır..
Selam ve Saygılarımla,
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|