Gidenlerin sebepleri de çeşit çeşittir. Bazen insan kalamadığında gider ya da gidemediğinde kalır mecburen. Bazen kol kanat kırık olsa da gitmek lazımdır. Dümen kırılınca kol kırık olsa da durulmaz. Dümen umuttur, gelecektir, yaşamdır, hayat kavgasıdır ya da hayatta yaşadığımız tutunma korkularıdır. Bazen daha iyi ve güzele doğrudur dümen. Yeni umutlara yolculuk için kırılır. Zira kuşlar bile yalnızca kanadı olduğu için uçmazlar, bazen kanat değil, korkusudur uçuran. Özgürlük, tutku ve açlık içgüdüsüdür. Belki giden haklıdır kendince. Bazen de gitmek mümkün değildir. Bu kadar yolculuktan sonra yeniden yollar düşmek. Yeni bir dalga gelinceye kadar ertelenir. Kimisi için gitmek; her akarsuyun yazgısı gibidir. Hayatı belli bir eğimde kayarak yaşamaktadır. Bazen gidişler birer arayıştır iyiye güzele doğru. Giderim alışığım gitmelere, direndi bu can nice bitmelere dercesine…
Gidişler gürültülü patırtılı olduğu gibi, bazen bir kayan yıldız gibi sessizdir. Öyle sessizdir ki; bazen gitmek sessiz bir anlaşmadır. Belki sorumluluktan kaçış, belki de kalmayı gerektiren sebep ortadan kalkmıştır. Gitmek daha iyidir. Nasıl olursa olsun gitmek zordur. Edip CANSEVER “Bir ağrısı var gitmenin nereye, ama nereye olursa olsun gitmenin hüzünle karışık bir ağrısı” diyerek bu zorluğu dile getirmiştir. Kalan için de zordur.
Giden daima buruk ama, kendi kararı ile kendisi gittiği için kalan beni kaybetti diye düşünüp avunur. Of olsun ben onu terk ettim ya dercesine…. Kalan için ise giden gitmiştir, gittiği an bitmiştir, ben gideni değil giden beni kaybetmiştir. Atışması sürüp gider. Unutulmamalı ki; her tercih bir vazgeçiştir veya her vazgeçiş yeni bir tercihtir. Herkes tercihini kendisi yapar.
Tüm ayrılanlar böyle düşünmeseler de;bana göre her iki tarafta kaybetmiştir. Bir ortak paylaşım yok olmuştur. Kim ben kazandım diyebilir ki? Bu düşünceler kendini avutmaktan başka bir şey değildir. Zira yok edilen ortak yaşamın, mutluluğun kendisinden başka bir şey değildir. Sadece hasarları kalır, her iki tarafta… Giden de bir şey götürmüyor, kalana da bir şey kalmıyor maalesef. Bir fotograf, bir çöp bile… Yine Can YÜCEL şiirinde bunu şöyle dile getiriyor:
Öyle 'yanına almak istediği üç şey' falan yok. Bir kendisi. Bu yeter zaten. Her şeyi, herkesi götürdün demektir. Keşke kendini bırakıp gidebilse insan. Ama olmuyor.
Her nedense giden gider, iş biter diye, biten her ilişkiden umut kesilir. Hatta karşılıklı kızgınlıktan giden dönse de ona kapıların açılmayacağı acımasızca söylenir. Bunlardan biri de Murathan MUNGAN’ın şiirinde dile gelmiş:
Gittin şimdi bir mevsim değil, Koca bir hayat girdi aramıza Biliyorum ne sen dönebilirsin artık Ne de ben kapıyı açabilirim sana
Bu kadar keskin ve düşmanca mı olmalı acaba ayrılıklar? Neden dönene kapılar açılmaz ki? Çok önemli sebepler yoksa neden bir fırsat olamıyor? Yoksa buzlaşan yüreklerimizin sertliği ve dağılmışlığımı engel oluyor…Bazen bir şans daha verilmeli belki de geçmiş anıların hatırına..
Ayrılmanın sebepleri ise genel olarak; bilinmeyene gitmenin çekiciliği, bekleyene gidilmesi, beklenene gidilmesi, zorunluluktan gidilmesi, geleceğini görememe, zevkine gidilmesi ve arkada kalanları gözü yaşlı bırakarak acı çektirmek vb. olarak ortaya çıkmaktadır. En acı ayrılıklar ise; çok iyi anlaşabilip de, bazı zorluk ve zorunluluklar yüzünden ayrılmak zorunda kalınması halinde yaşanır. Adeta onları kader ayırır. Gitmek kimi zaman zorunluluk, kimi zaman da vazgeçiştir. Ama hepsinin özünde ya savunma, ya kaçma ya da hayat korkuları vardır. Korkularımızla yüzleşmeyi öğrenemedik hiçbir zaman. Yüzleşip kalabilsek her şey düzelecek. Ama nafile. Bu anlayışla hareket edersek son şanslarımızı da tüketeceğiz. Son şansımızda tükenirse; bir fırsatı daha ödünç alacağımız kimse yok İşte bu yüzden insanlar çok sevdikleri veya iyi anlaştıkları insanlardan çok sevgisiz bir yaşamın içinde eriyip giderler. Sevmek ve onu devam ettirebilmek de bir onurdur.
Gitmek asil bir davranışta olsa yıkıp gitmemek gerek. Her zaman kapı aralayabilmek de büyük bir meziyettir. Zaten, işin doğasında; ikili anlaşarak işe başlar, birinin deli cesareti ile tek taraflı biter. Aslında bitişde tek taraflı değildir. Eriyen ve sündürülen ilkeler ve ilişkiler ve ufak tefek anlaşmazlıklardan birinde taraflardan birisi noktayı koyar.Kalan da yol verebilir.. Yol verende, gidende mutlaka ilişkinin bütününde bir yerlerde hata yapmışlarıdır. Belki de giden, yol verilmesi için çaba sarf edşlmiştir. Her iki taraf suçu kendilerinde aramalılar. Bazen anlaşmazlık değildir ayrılığa sebep olan. Gidenin şartlarıdır, korkulardır. Her zaman giden yiğit ve asil de olmayabilir.Kalan da asaletsiz olmaz. Ama ne olursa olsun güzel başlayan şeylerin aynı güzellik, kalite ve karşılıklı alıştırma ve uzlaşı ile bitirilmesi yerinde olur.
Duygusal ilişkiler bir şiire benzer… Şiiri yazan vardır, yazdıran vardır. Yazılabilmesi için yaşanması gereken şeyler vardır. Sonra o yaşanan şeyler şiir olup dile getirilir. Ve şiir yazılırken de okunurken de, bir başlangıca, birde bitiş zamanına ve şekline sahiptir. Sevdalarda şiir gibidir. Başlanır, yaşanır ve biter. Tıpkı CAN YÜCEL’in dediği gibi…
Sen GİDERSEN, Sesin GİDER, Yüzün GİDER, Kokun GİDER…….…….. Ben BİTERİM… Şiir BİTER… Bu şiirinden bir pasaj… En son YOKLUĞUNA ALIŞTIRMADAN GİTME diyerek serzenişte bulunur. İşte ölüm nasıl ki hayatın bir parçası ise ayrılıklar ve gidişler de sevdanın parçasıdır. Şair Atilla İLHAN’ın “ayrılıklar sevdaya dahil” adlı şiirinde şu pasajla vurgulanmaktadır:
Çünkü ayrılık da sevdaya dahil Çünkü ayrılanlar hala sevgili, Hic bir anı tek başına yaşayamazlar Her an ötekisiyle birlikte her şey onunla ilgili
Nasıl ki; bir sevda başlarken hazırlık, alışma, başlangıç ve git gel dönemi varsa ayrılıkta sonunda yaşanan kısmıdır. Böyle kabul etmek gerek. İnsan beyni yok olmadığı sürece sevdalar yaşar. Ta ki tarafların düşünme yetisi yok oluncaya kadar. Bunu böyle kabul etmek lazım.
Sizlere, giden ile kalanın ağzından dökülmüş birkaç cümle ile yazımıza renk katmak istedim ama karşılıklı sert mesajlar içerdiği için vazgeçtim. Ama kalanın ağzından, tarafların ortak duygularını etkili bir şekilde dile getiren ve gitmenin yarattığı hasarları ve acıları en iyi ortaya koyan ve yazarını tespit edemediğim bir yazıdan bölümler aldım.
GİTMEK Mİ ZOR, KALMAK MI?
ARDINDA BIRAKTIĞIN SAHİLE SEN VURACAKSAN, BAHARLAR SENİN RENGİNDE ÇİÇEKLER AÇACAKSA, OLMADIĞIN HALDE KUMLARA İLÂN-I AŞK YAZILACAKSA, BIRAKMAK MI KOLAY,BIRAKILMAK MI? SEN GİTTİN YA;YARIM KALDIM…SÖZLERİM YARIM OKUDUKLARIM YARIM,GÖRDÜKLERİM,BAKIŞLARIMIZIN YARISI…ADIMLARIM YARIM, YÜREĞİMİN ATIŞI YARIM,CÜMLELERİMİN “ÖZNE”Sİ YOK;YARIM….ORTADAN İKİYE BÖLÜNMÜŞ SEVGİ SÖZCÜKLERİ GİBİ, SULARIN KESİK AKMASI GİBİ YARIM GİBİ YARIM.SÖYLEYEBİLDİKLERİMİN,YAZABİLDİKLERİMİN YARISI OLDUĞU GİBİ… SEN GİTTİN YA;YAŞADIKLARIMIN YARISINI DA GÖTÜRDÜN…MERHABA DİYEBİLMEK Mİ ZOR?HADİ EYVALLAH DİYEBİLMEK Mİ YOKSA? KOLAY OLAN…BERABERKEN YAPTIKLARIMIZIN,YARISINI YAPABİLİYORSAM VE ŞEKERİN KALMAMIŞSA ŞEKERİ VE TUZUN DA TUZU…HAYAT TADINI BURUKLAŞTIRMIŞSA, HÜZÜNLÜ BAKIYORSA AYDINLIK, GECE GİBİ…EKSİK DEĞİL Mİ BİR YANIMIZ?.. KOLAY OLAN ARKANA DÖNÜP EL SALLAYABİLMEK Mİ?YOKSA, YÜREĞİMİN YARISINI GÖTÜRDÜĞÜNÜ BİLDİĞİN HALDE,ZORAKİ GÜLÜMSEYEBİLMEK Mİ? SEN GİTTİN YA;YARIM KALDIM…GİTMEK Mİ HÜZÜNLÜ?YOKSA KALMAK MI BURUK?İÇİMDE DÖRT NALA KOŞAN AYRILIK,SENDE KALAN PARÇAMI MI ARIYOR?..ELLERİNİ Mİ?..GÖZLERİNİ Mİ?..HER YERİM SENDE KALDI,HER YERİN BENDE…DAHA NE ARIYOR Kİ BAHANE,YARIM SENDE,YARIN BENDE KALMIŞKEN?... ARDINDAN EL SALLAYABİLMEK Mİ KOLAY?..YÜREĞİMİ GÖTÜRDÜĞÜNÜ BİLDİĞİN HALDE GİDEBİLMEK Mİ?
Yukarıdaki yazıdan da anlaşılıyor ki;ne gitmek kolay ne de kalmak… Ne giden kazançlı, ne de kalan… Kaybeden üzülen yine aynı ikili… Umarım tüm ayrılanlar gönüllerine göre birer tamirci bulur, ayrılığın ve gitmenin hasarlarını çabuk atlatır ve çarpılmış araba gibi yıkık dökük hayat yolculuğundan geri kalmazlar. Unutmayın..! Hayat yolu uzun ve zahmetlidir, bu yolculuğu, yol arkadaşlarınıza kızarak çekilmez hale getirmemek lazım. Yollarda arkadaş dolu ama doğrusunu bulmak kaydıyla, hepinizin hayat yolu açık olsun... |