Hüseyin BOZKURT
Yeminli Mali Müşavir
huseyinbozkurt@firatymm.com
AYRILMAK
Ayrılmak sözcüğünü, birinden veya bir yerden ayrılmak olarak bilsek de TDK sözlüğünde; “ayırma işine konu olmak, bir yerden, bir kimseden, bir şeyden uzaklaşmak ve boşanmak” olarak üç anlama geldiği yazılıdır. Bir gün ya da haftanın birisine ayrılması, birinden ayrılarak gurbete gitme ve bir eşten boşanmayı ayrılmak kelimesi ile ifade ederiz.
Bu kelime, uygulamada ifade ve anlam benzerliği nedeniyle ayırmak kelimesi ile de karıştırılmaktadır. Ama anlamları farklıdır. Ayrılmak kelimesinin birinci anlamı (bir haftanın birini anmak için ayrılması) diğer iki anlamı kadar etkileyici değildir. Çünkü, diğer anlamları; insan olarak bizi üzen, hüzünlendiren ve acı çektiren bir özelliğe sahiptir.
Ayrılmak eylemi bir sonuç doğurur ki; bir şeyden veya kimseden uzaklaşma ve ayrı kalma söz konusudur. Ayrılık söz konusu olunca, birçok kavramda harekete geçer. Bunlar; özlem, hasretlik, sevgi, kavuşma isteği, gözyaşı, gurbet, yalnızlık, paylaşamama ve beklemek gibi duygu ve düşüncelerdir. Her nedense söz konusu ayrılık olunca olumlu ya da mutlu bir tablodan bahsetmek imkânsız gibi. İstisna bir durum olmadığı müddetçe ayrılıktan mutluluk duyulmaz. Belki yürümeyen bir ticari ortaklıktan ayrılmak, mutlu edebilir insanı. Ayrılık; üzüntüye, kedere, hasretliğe ve göz yaşına hüzün taşır.
Toplum olarak geçmişimize baktığımızda ayrılıklar daha etkili sonuçlar doğuracak şekilde yaşanırmış. Askerlik, iş, tahsil, evlilik ya da küskünlük gibi nedenlerle çok ayrılıklar yaşayan bir toplumuz. Ayrılık bazen dile gelip mani olmuş, genç bir kızın dilinde. Bazen de asker mektubunun satırlarını süslemiş.
Köyünden uzaklara gelin giden bir genç kızın ayrılık hasretini konu alan ve Ümit Kaftancıoğlu’nun Edirne Yolüstü Köyünden derlediği ve rahmetli Nida Tüfekçi’nin notaya aldığı ünlü türkümüz ayrılığı çok güzel anlatır. Tabi türkünün hikayesi kendisinden acıklıdır. Uzun yıllar önce 16 yaşında uzak köylere gelin giden ve 7 yıl ailesiyle görüşemeyen ZEYNEP’in acıklı öyküsüdür. Vasıta olmadığı için 6 gün 6 gece yoldaki köyü ve ailesini 7 yıl göremeyen Zeynep ayrılık hasretine dayanamaz ve ince hastalığa yakalanır. Yatağında bu türküyü mırıldanır günlerce. Haber verilen anne ve babası gelir kızlarını görürler ama Zeynep için çok geçtir. Köylü kadınları Zeynep’in bu sözlerini gözyaşı dökerek mırıldanırlar hep.
Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler Annesinin bir tanesini hor görmesinler Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim Hem annemi hem babamı hem köyümü özledim Babamın bir atı olsa binse de gelse Annemin yelkeni olsa açsa da gelse Kardeşlerim yolları bilse de gelse Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim Hem annemi hem babamı hem köyümü özledim
Ayrılık bazen,seven iki insanın fiziken birbirini görememesi, aklına geldikçe onu özlemesi, aslında hep aklında kalması ve onun daima mutlu olmasını istemektir. Bazen de her şeyin bittiği veya başladığı kabul edilen istenmeyen bir durumdur. Gönüller birbirini terk etmedikçe, ayrılık yalandır.
Ayrılık hepimizden bir parçadır. Herhalde yaşamayan yoktur. Herkeste bir izi veya yarası vardır. Kiminde derin kiminde ise yüzeylerde. Öyle bir yara ki; kabuk bağlasa bile için için sızlatır insanın yüreğini derinlerde…Hepimizin gizli bir öyküsüdür. Ayrılığın bin türlü sebebi olduğunu söyleyenler de var, “ayrılığa neden diye sorulmaz ki” diyenlerde…
Kimimiz ailemizden, kimimiz dostlarından, kimimiz çocukluk ya da okul arkadaşından, kimimiz köyünden kentinden ve kimimiz ise sevdiğinden ayrıdır. Hepsi hüzün içerse de, tüm ayrılıklar zor olsa da, bazıları biraz daha olağan, ama bazıları çok yakıcıdır. En kötü ayrılık ise ölüm olsa gerek. Zira diğerlerinde kavuşmak mümkün eninde sonunda… Ya da kavuşma düşüncesi hep güç verir insana.
Ayrılık hasretini bazen bir telefon, bazen bir mektup, bazen bir resim, bazen bir günlükteki not, bazen de bir özel eşyadaki koku hissettirir veya azaltır.
Bazı durumlarda aynı mekanda olsanız da ayrılık söz konusu olabilir. Ünlü Şair Ataol BEHRAMOĞLU dizelerinde çok güzel ve kısa ifade etmiş bu tür ayrılığı...
Bir kurt gibi içten içe
Gelişip büyür çürüme
Bir an gelir ki aynı mekândasınızdır
Ayrı duygusal zamanlarda...
Öyle ya; karşılıklı sevgi, saygı bitince ya da duygulara rağmen, mantık ağır basmışsa zorunlu ayrılıklarda oluşabilmektedir. Bu kişiler aynı mekânları da paylaşıyor olabilirler. Mesafe olarak uzak ve ayrı olmasalar da, ruhen veya mantıken ayrıdırlar. Bu tür ayrılıklarda çok acı verir insana.
Ayrılık herkese acı verir. Hiç kimse istemez olmasını ama yine de; gelir bulur bizi. Kimse onu bilmek ve yaşamak istemez. Ayrılık herkese sorulmuş ama onu tanıyanda çıkmamış ne tuhaf değil mi? Ama hepimiz tanısak da kabullenmez ve istemeyiz. Kimler ne demiş ayrılık için görelim.
“Ayrılık nedir” diye
-Bir anneye sormuşlar, ben böyle çocuk doğurmadım demiş, -Bir çocuğa sormuşlar, ben bu oyunu hiç bilmiyorum oynamadım demiş -Bir öğretmene sormuşlar, ben böyle bir ders öğretmedim demiş -Bir hekime sormuşlar, ben bu illete çare bulamadım demiş -Bir hakime sormuşlar, ben bu davanın kararını veremedim demiş -Köşe başındaki dilenciye sormuşlar, bu köşeden hiç geçmedi demiş -Bir askere sormuşlar bizim kışlaya hiç uğramadı demiş -Bir de kendime sordum yüreğim acıdı, titredi ve cevap verdi:
“Gökyüzünden kağıt, ağaçlardan kalem olsa,acısını yazmaya yetmez dedi”
Bazen sevdalar ayrılığın bir parçasıdır, bazen de ayrılık sevdanın. Nasıl bir sebep sonuç ilişkisi de olsa ayrılıklar sevdaya dahildir. Ayrılık olsa da sevda devam etmektedir. Bazen ayrılıklar birliktelikleri güçlendirir, sevginin gücünü gösterir. Tarafların kendini dinleyip hatalarını giderme imkanı verir. Ayrılık insanı düşündürür, katılıktan alıkoyar. Empati yaptırır.Yıllarca ayrı kalınsa da sağlam birliktelikler kurulabilir. Tabi ki ayrı kaldıkça soğuyan ilişkiler ve sevdalarda vardır.
Bazı ayrılıklar elimizde olmadan ortaya çıkar. Askerlik, okul, iş vb. gibi olanlar bu türdendir. Yapacak çok şeyimiz olmaz bunlar için. Ama küskünlük, geçimsizlik, iletişimsizlik yüzünden oluşan ve özellikle seven kişiler arasındaki ayrılıklarda iki tarafında iletişim kurarak fedakarlıklar yaparak ayrılıkların önüne geçme olasılığı vardır. Bazen de tarafların kendini dinlemeleri için kısa ayrılıklara da ihtiyacı olabilir.
Ayrıca, ayrılık hangi sebeple olursa olsun günümüzün ağır koşulları içerisinde etkilerinden korunmak için mantıklı düşünce geliştirilmeli ve hayatın normal bir parçası olarak algılanmalı ve kabul edilmelidir. Özellikle duygusal ayrılıklarda ayrılığı bir hüzne dönüştürmenin bir anlamı olmadığını, hayatın başka seçeneklerininde olduğu düşünülmeli. Kısaca bu kadar sorunlarla uğraşırken ayrılıkların etkisini, hayatımızı engellemesine izin vermemeliyiz. Zira hayat kısa ve yaşamak için vardır. Olumsuzlukların etkisine fazla kapılarak yaşamı ağırlaştırmamalı, aksine başka fırsatlar doğurduğunu görebilmeliyiz.
Zaman zaman ayrılığın iyi taraflarını da görmek ve ondan ders çıkarmak gerek. Ne dersiniz ?
Hiç kimsenin sevdiği kişilerden ayrılmaması, ayrılıkların mutlu kavuşmalarla son bulması dileğiyle…
|