Hüseyin BOZKURT
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği
Gaziantep Şube Bşk.Yrd.
GÜNEYDOĞU’DA KURAKLIK FIRSATA DÖNÜŞEBİLİR Mİ?
Son günlerde; Dünya’da görülen küresel ısınmanın getirdiği kuraklık,çiftçilerin güç birliği ve ekim alanlarının bio dizel hammaddesi (kanola,soya vs.) üretimine dönüşmesi gibi nedenlerle gıda maddelerinde aşırı bir fiyat dalgalanması yaşanmaktadır.
İşin içinde bilinçli tarım yapan Kanada gibi ülkelerin stratejik kararları da etkin rol oynamaktadır. Pirinç, buğday ve ayçiçeği yağı vb. ürünler başta olmak üzere bir çok üründe adeta fiyat terörü yaşanmaktadır.
Kuraklıktan öte işin arkasında bir çok oyunlar oynandığı da bir gerçektir. Yoksul ve gelişmekte olan ülkeleri hazırlıksız yakalatıp ürünlerine yüksek pazar bulma girişimlerinin ayak sesleri gelmektedir. Buna bir de ülkemizde yerli işbirlikçiler olan stokçuları da katarsak ülkemiz için durumun daha vahim olduğu anlaşılacaktır.
Güneydoğu Anadolu Bölgemizde ve ülkemizin özellikle Güney kesiminde bir kuraklık yaşanmakta olup, bu yıl bölgemize kış yağmurları ve kar yağmadığı gibi hububatın ihtiyacı olan Mart-Nisan ayı yağmurları da maalesef yağmamıştır. Güneydoğu Anadolu’nun tamamı ve Antalya’ya kadar olan sahil boyu ve İç Anadolu da bazı kesimler kuraklıktan nasibini almıştır. Kış yağışları özellikle ağaçlara, bahar yağmurları ise tahıl ve bakliyat gibi bitkilere olumlu etki eder. Bölgemize her iki mevsimde de bu yıl yağış az olduğundan, her şeyde ürün kaybı yaşanacaktır.
Bölgemiz, makarnalık buğday, kırmızı mercimek ve arpanın en büyük ekim alanlarına sahip. Dolaysıyla, bölge halkının ekonomisi çok kötü etkilenecektir. Bir çok temel yiyeceğin ana ham maddesi olan buğday, pirinç, yağ vb. ürünlerin kıt olması çok büyük fiyat ve maliyet artışları yaratacaktır. Pahalı ithalatlar yapılmasına neden olacaktır. Hem üretici köylümüz, hem gıdayı pahalı tüketen şehirlimiz ve hem de döviz kaybedecek olan Devletimiz yoksullaşacak.
Yaşanan fiyat artışları bu tür durumlara karşı hazırlığımızın olmadığını göstermektedir. Tabi hazırlıktan önce ise küresel ısınmaya yol açan sebeplere ne kadar kulak açıp dinliyoruz? Bu konuda görevlerimizi yapıyor muyuz? Birey ve toplum olarak bu konuda neler yapabiliriz diye bir kaygımız var mı? Maalesef hayır. Bu gün yaşananlar ve yaşanacaklar ilk uyarılar. Yarın daha fazlaları olacak.
Öyle ise bu güzelim dünyayı, doğayı, çevreyi korumak için hala ne bekliyoruz. Sıcaktan ve kuraklıktan yaşanamayacak çölleri mi çocuklarımıza ve torunlarımıza bırakacağız. Biz atalarımızdan bu günkü Dünya’yı mı devraldık. Hayır ben hatırlıyorum 30-40 sene önce Temmuz aylarında bile her derede akan sular görürdük. Maalesef kışın bile bu dereler kurumuş. Çok ısıtmışız bu tabiatı çok..! Hor kullanmışız..! Peki ne yapmalıyız?
Tabi ki yapılacak çok şey var. Öncelikle herkes ama herkes çevreyi kirletmekten, doğanın dengesini bozmaktan vazgeçsin, vazgeçirelim. Yanlış uygulamalara karşı çıkalım. Bir ben ne yapabilirim demeyelim. Daha az arabaya binelim. Daha az sigara içelim. Daha çok ağaç dikelim. Daha çok kırsalda yaşamaya başlayalım. Köylerimize geri dönelim. İşimizi orada kuralım. Küçük tarım işletmeleri kuralım. Kendimiz üretip kendimiz yiyelim. Üretici olalım. Kanada’dan Rusya’dan ithal etmeyelim. Şehirlerin kenar mahallelerinde işsiz oturacağımıza, köylerimizde ata yadigarı topraklarımızı işleyelim. Yıllar önceki özümüze dönelim.
Yer altı suları ya da yağmurlama sistemleri hakkında bilgi alalım. Çok geniş alanlarda kuru tarım yerine azıcık alanlarda damlama sulama ile bir şeyler üretelim. Evimizin bahçesinde kendi ihtiyacımızı ekelim. Çocuklarımız da üretmeyi öğrensinler. Bunu onlara aşılayalım.
Daha 50-60 yıl öncesinde dedelerimiz savaşlı ve yokluk yıllarını yaşamışlar. Her şeylerini kendileri üretmişler, değiş tokuş yapmışlar, bölüşmüşler ve sıkıntıları birlikte aşmışlar. Biz onların torunlarıyız hiçbir tehlike bizi yıldırmasın yeter ki tedbir alalım. Devletimiz de bu konularda destek verecektir, vermelidir.
Dünya’da savaşlara yol açabilecek, hükümetler devirecek gıda krizlerini; az ve bilinçli tüketerek, alternatif tüketimler geliştirerek, bölüşerek aşabiliriz. Biz toplum olarak bunu başaracak güce sahibiz. Haydi Güneydoğu..! Haydi Türkiye..! Bu gıda krizini bir fırsata dönüştürelim. Neden olmasın? |